Ernest Wood, Hafıza Sanatı adlı eserinde bir kişinin zihninin kullanmasını kutuların açılmasına benzetir. Biz de bu benzetmeden yola çıkarak matruşkaya benzettik.  Matruşkada nesne açılır ve onun içinden yeni bebekler çıkar, çıkan bebeklerin içinden daha yenileri çıkar ve bu böyle devam eder gider… Kişi düşünürken de, örneğin bir nesneyi, ondan ilerleyerek benzer nesneleri, belki onun ismini, parçalarını, o nesnelerle ilgili çeşitli özellikleri ve nesnelerin arasındaki benzerlikleri farklılıkları düşünmeye başlayabilir.  Zihne bir ‘dur’ diyene kadar devam edebilir. Bunu yapamaz sadece ona izin verirse kendi gücünü tüketene kadar zihin, binlerce matruşka bebek açabilir.  Fakat açılan bebeklerden çıkarılabileceklerin bir sınırı vardır. Çünkü ondan çıkan fikirler rastgele değil kesin yasalara göre işler. Fikirler o bebeklere zincirlenmişlerdir, böyle olduğundan belirli bir bebekten sadece belli yöntemlerle tüm düşünceler çıkarılabilir. 

Zihnin düşünme ve çalışma biçimini açıklamak için Ernest Wood düşüncenin dört yolu egzersizinden bahseder. Buna göre ilk yasa, sınıf yasasıdır. Bu yasa düşünülen nesnenin ait olduğu sınıfla ve aynı sınıfa ait nesneler arasındaki ilişkileri kapsar. İkinci yasa parçalar yasasıdır. Buna göre bir nesne düşünüldüğünde onun parçaları akla gelir. Örneğin bir filin hortumu, kulakları, ayakları gibi… Üçüncü yasa özellikler yasasıdır. Bu yasa nesne ve nesneye ait özellikler ve aynı özelliğe sahip nesneler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Söz gelimi dolunay yuvarlakla ilişkilendirilebilir, yine bir kişi ayı düşünürken gümüş bozuk para aklına gelebilir. Çünkü beyazlıkları ve şekil özellikleri bakımından bu iki nesne birbirine benzer. Dördüncü yasa ise nesnelerin benzerlikleri veya farklılıkları ile ilgili bir gözlem ya da nesnelerin ait olduğu sınıfa onun bütünlüğüne ve parçalarına dayanmaz, öne çıkan özelliklerini kapsamaz. Bu yasa kişinin aklında kalan deneyimlerinden oluşur. Mantıksal bir gözlemden çok imajinasyon ile yapılır. İlk 3 yasa kapsamında tahta denildiğinde genel anlamda akla sertlik gelebilirken dördüncü yasa kapsamında tahta bir deneyimden kaynaklı şefkatle ilişkilendirilebilir. Bu tamamen kişinin deneyimlerinden onun bilincinden kaynaklıdır.

Zihin bir nesneyi bir olayı düşünmeye başladığında aniden başta söylediğimiz gibi bir matruşka gibi iç içe geçmiş nesneler ya da olayları düşünmeye başlayabilir. Yazara göre zihnin konsantrasyonu daha çok toplamak için sıklıkla önerilen yol zihin etrafta gezinmeye başladığında oturmak ve zihni asıl düşündüğü konuya geri çağırmak için zorlamaktır. Bu konsantrasyon sağlamak için en iyi yol değildir ama zihin için çok faydalı bir yoldur. Konsantrasyon sağlamak için ise en iyi yol az önce bahsedilen dört yol yasasıdır. Bunun için yapılması gereken egzersiz düşünülecek konunun belirlenmesi ve bu konu ile ilgili dört yasa kapsamında akla neler gelecek bunların belirlenmesidir. Böylece kişinin belirlediği konu ile ilgili her türlü fikir bulup çıkartılmış olacaktır. Bu özensizce ve amaçsızca yapılamaz der yazar. Egzersizin sonunda dört yolun her birinde olası her türlü fikrin arandığı hissedilebilmelidir. Tüm bu süre zarfı içinde başta belirlenen konu akılda durabilmeli ve dikkat ondan hiç ayrılmamalı. Eğer bu alıştırma doğru yapılırsa zihnin gezintiye çalışma alışkanlığı onu geri çağırma alışkanlığı ile yer değiştirecektir.  Bu şekilde zihin merkezdeki düşünceye geri dönme eğilimi kazanacak ve dağılmadan bir konu üzerinde çok uzun süre dikkat toplanabilecektir.

Ernest Wood öğrenme ve hatırlama için imajinasyon yönteminin etkili olduğunu savunur. İmajinasyon aklın zihinsel imajlar ya da resimler yaratan işleyiş biçimidir. Bu imajlar bazen düşünceler ya da fikirler olarak da adlandırılırlar. Ancak düşünce bir süreçtir yani zihnin bir hareketidir. İmajinasyon yoluyla öğrenme ve hatırlama süreci şu şekilde olmalıdır: İlk olarak bağdaştırmak istenilen iki kavram oturtulmalıdır. İkinci olarak eğer gerekiyorsa bu kavramlara karşı tanışıklık kazanılmalıdır. Üçüncü olarak  doğal imajinasyonun bir sonucu olarak bu kavramlar birbirlerine bağlanmalıdır. Sonrasında ise artık bu kavramlardan birinden söz edildiğinde diğeri gözün önüne gelecektir. Fikirleri birleştirirken ya da ortak noktayı bulurken yapılan imajinasyon doğal bir şekilde olmalıdır der yazar. Fantastik bir resim yaratmak onu öğrenmek için ekstra bir çaba gerektirir, doğal olmayan bir zihin yükü yaratılmasından başka bir şey değildir bu. Dolayısıyla yapılan imajinasyon akla ilk gelen biçimde doğal şekilde olmalıdır.

Yazar imajinasyon yönteminden sonra karşılaştırma yöntemlerinden bahseder. İmajinasyon yönteminde iki şey arasında kurulan bağlantı insanın yaşadığı tecrübeler sonucunda ortaya çıkar ancak iki şey arasında bir karşılaştırma yapma söz konusu olduğunda mantık işin içine girer. İki şeyin birbiriyle karşılaştırılması için hem benzerliklerin hem de farklılıkların belirlenmesi gerektiğini söyler. Başta söylediğimiz dört düşünce yolundan ilk üçü karşılaştırma ile alakalıdır. İlk yol üç alt başlığa ve diğer iki yol da kendi içinde ikiye bölünür.

Sınıf yasası üç durum halindedir. İlk durum bir imgenin bir diğerini kapsamasıdır. Çünkü karakteristik bir özellik birinde kısmen diğerinde ise tamamen bulunmaktadır. Hayvan-inek,  İngiliz-insan ikilileri gibi… İkinci durum her iki imge arasında temel bir karakteristik özellik var olduğunda yani her ikisi de aynı sınıfa ait olduğunda geçerlidir. Örneğin inek ve at ikilisi hayvandır, tren ve gemi ikilisi de ulaşım aracıdır gibi… Üçüncü durum iki İmge veya nesne ortak bir karakteristik özelliğe sahipse söz konusudur ama zıtlık belirtir. Örneğin sıcak ve soğuk, canlı ve cansız, eğri ve düz gibi…

Parça yasasının ilk durumunda iki şey ya da fikir arasında bazı doğal nesnelerin ya da fikirlerin bütünü ve parçası ise söz konusudur. Örneğin inek ve boynuz bisiklet ve pedal gibi… İkinci durum iki İmge veya nesne bir bütünün farklı iki parçası ise söz konusudur. Örneğin ağacın kökleri ve dalları, insanın sinirleri ve kasları gibi… 

Özellikler yasasındaki ilk durum iki nesne veya imge niteliğin amacı veya ona özgü sıfatı ise söz konusudur. Örneğin ateş ve sıcak, top-yuvarlak, kar ve beyazlık gibi… İkinci durum aynı temel özelliğe sahip nesneler her ikisinin de sahip olduğu çarpıcı bir özellikle bağlandığında söz konusudur. Bu özellik onların sınıfı değil her birinin sahip olduğu bir özelliktir. Örneğin ay da portakal da yuvarlaktır, kağıt ve kar da beyazdır… Yazar eserin ilerleyen bölümlerinde çeşitli örneklerle bu üç özelliği ve onların altındaki durumları kullanmayı gösterir. Böylece ezber yaparken kullanabileceğimiz pratik bir yöntem geliştirmiştir.

Çeşitli pratikleri anlattıktan sonra yazar, düşünce basamaklarından bahseder. Başta da söylediğimiz gibi zihin sürekli olarak gezinen bir haldedir. Dolayısıyla yazara göre düşünme süreci iki şekilde gerçekleşebilir: İlkinde dikkat oradan oraya belli bir amacı veya yönü olmaksızın her adımda en kolay yolu seçerek ve eski düşünce alışkanlıklarına göre hareket eder. Daha önce gittiği tanıdık yolları seçer. Tıpkı bir tepeden aşağı akan su gibi gidebileceği en kolay yoldan akıp gider. İkincisinde ise düşünce sürecine henüz başlamadan tasarlanmış belli bir yönde bir şeyleri keşfetmek amacıyla yola çıkar. Bu iki alternatiften ilki zihnin gelişigüzel gezinmesidir. İkincisi ise gerçek anlamda düşünmektir. Bazı zihinler gelişigüzel gezinmek dışında pek az şey yaparlar bazıları ise düşünebilme yeteneğine sahiptir der. Zihnin gelişigüzel dolaşmasını engellemek için çeşitli egzersizler önerir. Zira zihin de tıpkı beden gibi sporla egzersizle gelişebilir ve sağlıklı kalır…

İlerleyen bölümlerde yazar, okumanın ve çalışmanın zihin için faydalarından bahseder. Okumak zihinsel gücün gelişimi için bir fırsata dönüşebilir der. Fakat ön düşünme veya arkasından düşünme yapılmadan gelişigüzel ve amaçsızca okumak ise düşünce gücüne ve zihin organizasyonuna en zararlı şeylerden birisi olabilir. Ve bu kişinin zihnine tam tersi bir etki yapar der. Okuma ile ilgili Emerson’un tavsiyesini verir: “Bilgi için değil doğrulamak için okuyun”, başka bir deyişle önce düşünün sonra okuyun der.  Karışık konularda çalışırken başarının sırrının bir seferde bir konuyu almak, onu iyice kavradıktan sonra bir köşede saklamak ve daha sonra sıradakine geçmek olduğunu savunur. İkinci düşünce der aklınızda iyice açık hale geldiğinde birinciyi tekrar getirin ve ikisini birleştirin hiçbir zaman ikiden fazlasını bir araya getirmeye çalışmayın ve asla acele etmeyin okumak ve öğrenmek esnasında düşüncenin dört yolunu da kullanmak gerektiğini savunur.

Okuma, öğrenme, yazma ve konuşma için çeşitli konsantrasyon egzersizleri önerir. Daha sonra ise meditasyonun nasıl yapılacağından bahseder en iyi başlangıcın kendi günlük muhasebe defterini tutmak olduğunu savunur ve bunların üzerine tefekkür etmeyi… Gönüllü tefekkürün düşünme sürecini başlatacağını söyler. Ayrıca sezgiye giden yolu da hazırlayacaktır. Meditasyonun tam olarak ne olduğunu şu şekilde açıklar: “Konsantrasyonun bittiği yerde meditasyon başlar. Konsantrasyonun amacı ilgiyi küçük bir zihinsel görüye odaklamaktır. Böylelikle bilincin ışığı olabildiğince aydınlık olabilir. Sanki bir arama ışığını bir noktaya sabitlemek gibi… Böyle bir konsantrasyonda dikkat en iyi durumundadır. Konsantrasyon zihinsel görü alanının büzülmesini icap ettirir aksine meditasyon bunun genişlemesini… Konsantrasyonda temiz bir görüntü kazanılır. Meditasyonda ise temiz görüntüyü korumaya ama daha büyük bir alana düşüncenin daha önce erişilmeyen derinliklerine ve yüksekliklerine genişletilmeye çalışılır”

“Konsantre olan kişi neredeyse bedenen uyuyordur” der. “Ancak beyin de bilinci hiç olmadığı kadar geniş ve uyanıktır. Meditasyonda bu geniş uyanık bilinç düşüncenin içeriğine başvurur. Meditasyon uykuya dalmanın tam tersidir. Meditasyon muazzam bir kendini yaratma eylemidir. Konsantrasyonla elde edilen Ve meditasyonla henüz zihnin ulaşılmamış ve saf alanlarına taşınan yoğun bilinç sanki hayata daha fazla açılan bir kanal gibidir.”

Meditasyon kendini yukarıya taşıma biçimidir bu sadece bilinç seviyesi ile alakalı değil düşünme ile ilgilidir. Zaten yazar düşünme sürecini anlatırken gereken konsantrasyon ve meditasyondan bahsetmektedir. Yine bunun için de çeşitli egzersizler öneren yazar eserini zihnin çalışma biçimi, düşüncenin yolları ve bunlarla ilgili pratikler önerme üzerine kurmuştur.

Bu yazımızda Ernest Wood’un Hafıza Sanatı isimli eserini özetlemeye çalıştık. Pratiklerden yararlanıp zihnimizi eğitebilmek dileğiyle…

KAYNAKÇA:

  • Wood E.E. Hafıza Sanatı (Çev.Elif ÖZTÜRK). Yeni Yüksektepe Yayınları:Ankara 

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:

gtag('config', 'AW-802439404');